31 Ekim 2021 tarihinde Japonya’da yapılan Temsilciler Meclisi seçim sonuçları açıklandı. Katılım oranının %55 olduğu 465 sandalyeli mecliste Liberal Demokratik Parti 261 sandalye ile çoğunluğu kazandı. Ana muhalefet Anayasal Demokrat Parti (Constitutional Democratic Party) ise sandalye sayısını 41 sandalye arttırarak mecliste 96 sandalyeye ulaştı. Japonya İnovasyon parti ise koltuk sayısını 11’den 41’e yükselterek seçimin asıl yükselen partisi oldu. Parti özellikle sağcı populist söylemleri ile öne çıkıyor.
Japonya siyasal sisteminden kısaca bahsetmek gerekirse: iki kamaralı Ulusal Meclis (Diet) Anayasa’da, “en üst devlet kurumu” olarak tanımlanmakta ve 465 sandalyeli Temsilciler Meclisi (Alt Meclis) ile, 242 sandalyeli Senato (Üst Meclis)’dan oluşmaktadır. Ulusal Meclis, Başbakan’ın atanması, Hükümet’in feshedilmesi ve bütçe gibi konularda karar mercidir. Kritik alanlardaki(hard politics) bazı kararlarda sadece Alt Meclis söz sahibi olup, Üst Meclis tarafından alınan kararları da üçte iki çoğunlukla reddetme yetkisine de sahip bulunmaktadır.
Değerlendirmemize LDP ile başlamak isabetli olacaktır. LDP dünya tarihinin en başarılı partilerinden birisi. 1993-94 ve 2009-12 arası dışında hep iktidarda kalmış bir parti. Japonya tarihinin en uzun süre başbakanlık yapan kişisidir. 28 Ağustos 2020 debir tür bağırsak hastalığı olan ülseratif kolit rahatsızlığının nüksetmesini neden olarak göstererek görevlerinden ayrılmıştı. Shinzo Abe’den sonra başbakan olan Yoshihide Suga, kabinesine olan güven düşünce parti liderliği için yarışmayacağını açıklamıştı. Bu aynı zamanda LDP’nin Abe’siz Japonyayı yönetemeyeceği iddialarını güçlendirdi. Fakat LDP değişik bir strateji izleyerek parti liderliği yarışını parti üyeleri için daha geniş bir kesime açtı. Seçimi Fumio Kishida kazandı.
Şimdi biraz da yeni başbakanı tanıyalım; babası Ekonomi Bakanlığının çalışanı olduğu için varlıklı sayılabilecek bir aileden geliyor. Çocukluğunun büyük bölümü ise New York’ ta geçiyor. Ekonomi ve finans alanında eğitim gördükten sonra Japonya’ya dönerek bir süre bankalarda çalışıyor ve sonrasında 1993 yılında Temsilciler Meclisine seçilmeyi başarıyor. Değişik alanlarda bakanlık yaptıktan sonra son hükümette Dışişleri Bakanı olarak görev alıyor. İnsani diplomasiyi ve ABD ile ilişkileri öne çıkartan bir tarzı var. Bu noktada Shinzo Abe’nin kendisine taktığı Mr. Status quo lakabının da hakkını veriyor demek yanlış olmaz. Bu da Japonya anayasasının ünlü 9.madde tartışmalarını da yani Japonya politikalarının pasifist anlayışa dayanması gerektiği görüşünü devam ettirecek gibi görünüyor. Özellikle Çin’in yükselişi bu madde etrafında dönen tartışmaları oldukça arttırmış bulunmaktadır.
Dünyanın en yaşlı nüfusu olması da Japonya’da ekonomik olarak daha yenilikçi ve refahın yeniden dağıtımını zorunlu kılan etkenlerden biri. Yeni Başbakan özellikle bu konuya da eğileceklerini konuşmalarına ekliyor.
Son olarak Kovid döneminde seçmenlerin stabiliteyi tercih etme yöneliminin diğer seçimlere de yansıyıp yansımayacağını yavaş yavaş göreceğiz. Bütün Japon halkı için en iyisini dilerim.
Yusuf Emre Karaçam